Archives

Topraktan gelenin bereketi ile gökten düşenin rahmeti birleştikçe; yağmur yağdığı, tarlada buğday yeşerdiği, ocakta ateşimiz sönmediği sürece lezzetle dolmaya devam edecek sofralarımız. Uygarlık tarihinin şekillendiği; insanın tarımla, hasatla tanıştığı, suyu bol, güneşi sıcak Anadolu Coğrafyası burası! Konya Ovası binlerce yıldır üzerinde boy veren sebze, meyveleri; otundan otlayan koyunları, inekleri cömertçe sunmaya devam ediyor insanoğluna. Yemeğin

‘’Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.’’diyerek her daim güzele davet eden Mevlana’nın gül kokan kenti Konya’dasın. İki asırdan fazla Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik etmiş bu şehirde, kabartmalar, çiniler, el işleri ve dokumalar başını döndürebilir.

Doğduğu Balkan topraklarının kültürünü de suyuna katıp getiren ve Edirne’de denize kavuşan Meriç Nehri’nin can verdiği topraklarda dolaşacaksın. Yüzlerce yıllık köprülerden geçip bugünün Edirne’sine karışmaya, sokaklarda Romanlar’ın neşeli hallerine tanık olmaya hazır mısın?

Camileri, külliyeleri, hamamları; çeltik, buğday, ayçiçeği tarlaları ile Avrupa’ya açılan kapımız Edirne… Edirne deyince Sinan, Sinan deyince ‘’ustalık eserim’’ dediği Selimiye… Sinan’ın izinde Edirne’nin mis kokulu sokaklarında yürümeye, Osmanlı’ya payitahtlık etmiş bu kentte tarihin izlerini keşfetmeye hazır mısın?

Sırt çantasını takıp yola koyulan gezginlerin vazgeçilmez duraklarından birindesin. Daha önce görmediğin bir coğrafya var burada, masalsı… Öyle rivayet edilir ki Gaudi’nin ünlü Sagrada Familia’sına ilham olmuştur Kapadokya. Bu Toprak Vadi’de dolaşırken Hristiyanlığın ilk kiliselerini, gündelik yaşamı yer altına taşımayı başaran insanların Yeraltı Şehirlerini, Anadolu’nun özünü hala koruyan kasabalarını keşfedeceksin.

Bu şehirde en çok göreceğin iki şey: su ve bisiklet. Sen de bir bisiklet kirala ve kendini şehrin sokaklarına bırak.‘’Yel Değirmeni’’ deyince aklına Don Kişot ve Sancho Panza’nın maceraları geliyor olabilir. Peki Amsterdam’ın değirmenleri, onlar ne işe yarıyor? Hollanda’nın Altın Çağı’nın merkezi sayılan bu şehrin meydanlarında ve müzelerinde sanatın ve bilimin birbirlerini nasıl tamamladığına tanık

‘’Tüm dünya bir sahnedir’’ der Shakespeare, kadınlar ve erkekleri de bu sahnede rol alan oyunculara benzetir. Londra’dasın! Kitaplarda okuduğun, filmlerde izlediğin sarayları, kiliseleri, galerileri bu turda görecek, hikayelerini dinleyeceksin. Büyümek istemeyen, tek isteği Rüya Bahçeleri’nde dolaşmak olan Peter Pan’ı herkes bilir. Peki yazarı J.M Barrie’nin ilhamını Kensington Bahçeleri’nden aldığını biliyor muydun? Bu turda sen de

Geçmişin bugünde yaşadığı bir şehir Roma; binlerce yıl önce üzerinde insanların yürüdüğü yollardan yürüyüp onlarla aynı yere varıyor olmak heyecan verici değil mi? Ya da yüzyıllar önce inşa edilmiş bir kiliseyi, bugün hala dua ve ibadet için ziyaret ediyor olmak… ‘’Sokak sokak, yapı yapı, adım adım / Roma’da Roma’yı aradım!’’ diye yazmıştır Nazım Hikmet bir

Onlarca filme ev sahipliği yapmış bir şehrin sokaklarında yürüyorsun; onlarca şairin şiirlerine konu olmuş, binlerce gencin aşkına tanık sokaklar… Topuklu ayakkabıların da ilk kez bu sokaklarda tıkırdadığını biliyor muydun? Modanın, tatlının ve aşkın şehri Paris’tesin! Eğer hazırsan, Piri’yi indir ve tura başlayalım.

Ünlü şairin ‘’Kurşun örtülü kubbeler yer yer, yelken açmış gemilere benzer’’ diyerek şiir ettiği edebi ve ebedi şehirdesin! Nice şairin dizelerine işlenmiş, nice Osmanlı Padişahı’nı büyütmüş, nice gönlü sevgiyle dolup taşan insana ev sahibi olmuş bu şehrin sokaklarında geçmişe doğru yelken açmaya hazır mısın?