Primary Menu
Hit Enter to search or Esc key to close
Blog thumbnail

Tarihi Yarımada Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

Tarihi Yarımada Gezi Rehberi ve Gezilecek Yerler

Blog thumbnail

Suriçi olarak da bilinen Tarihi Yarımada, tarihi boyunca Mısır, Bizans ve Roma İmparatorluklarına ev sahipliği yapmış en son da Osmanlı İmparatorluğu’na yer vermiştir. İ.Ö 685 yılına dayanan bu koskocaman tarih, içerisinde çok büyük gizemleri ve güzellikleri barındırıyor. İstanbul’da gezilecek yer dendiğinde (özellikle turistlerin ilgisini çok çeker)  akla gelen başlıca yerlerden biri olmuştur Tarihi Yarımada. Haliç, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı ile çevrili olan bu kara parçası içinde koskoca Ayasofya Tarihi’ni ve Sultan Ahmet Camii’ni barındırıyor. Tarihi Yarımada’da mutlaka görmeniz gereken 10 yeri sizler için derledik

Sultanahmet Park

Gerçekten burası Tarihi Yarımada nın en sıradışı eserleri bir arada görebileceğiniz noktalardan biri. Hemen baktığımızda, şu anda Sultanahmet Meydanı’nın ortasındayız, bir tarafımızda Ayasofya var ki, dünyanın en önemli tarihi eserlerinden biri olarak geçiyor. Yaklaşık 1500 yıldır İstanbul’un semalarını süslüyor. 1000 yıl boyunca neredeyse dünyanın en büyük kilisesiymiş. Bugün biliyorsunuz Vatikan’daki San Piyer, o unvana sahip. Fakat 1000 yıl boyunca Ayasofya’dan daha büyük bir kilise yapamamışlar. 1453’te Osmanlılar şehri aldıklarında ilk iş olarak Ayasofya’yı bir cami haline getirmişler ve yaklaşık 500 yıl boyunca bir cami olarak kullanılmış. 1934’ten sonra Atatürk’ün emri ile bir müzeye dönüştürülmüş.

Tarihi Yarımada Sultanahmet

 III. Ahmet Çeşmesi

burada adeta mücevher parçası gibi bir eser görüyorsunuz. Bu da III. Ahmet Çeşmesi. III. Ahmet, biliyorsunuz Lale devrinin sultanı. Her tarafta şaşanın olduğu bir dönem lale devri. Gerçekten şehrin en güzel çeşmelerinden biridir. III. Ahmet’in iki tane çeşmesi var şehrimizde. Bir tanesi burada, bir tanesi de Üsküdar Meydanı’nda. Mihrimah Sultan Cami’nin önünde yer alıyor. Ve gördüğünüz gibi şiirlerden beyitler de var, duvarlarına baktığımızda. Çünkü III. Ahmet şair bir sultan. O yüzden de şair olduğu için bunun üzerine onun şiirlerinden de alıntıları koymuşlar. Ve bir tanesinde şu yazıyor “Aç çeşmeyi iç suyu ve Ahmet Han’a dua et” yani sana bu çeşmeyi getirdi.

Cafer Ağa Medresesi

Ben hep bunu söylüyorum, bir şehri keşfetmenin en güzel yolu sokaklarında kaybolmak. Soğuk Çeşme Sokağı’ndan sola sapıp Ayasofya boyunca ilerlerken sağ tarafta Cafer Ağa Medresesini göreceksiniz. Cafer Ağa Medresesi çok güzel yerlerden biridir ve Cafer Ağa Medresesi’nde ebru kursu gibi Türk sanatlarının kursları da verilir. Bu medrese, Mimar Sinan’ın şehrimize kazandırdığı eserlerden bir tanesidir.

Hipodrom 

Bugün hala bu at arabalarının yollarını görmeniz mümkün. Hippo, at demek. Bu çerçevede de komik bir şey söyleyeyim. Philip diye komik bir at vardır ya, -phili sevmek demek, hipo at, atını seven kovboy gibi bir isim. Atını seven kovboy demek. Şimdi bakın eski yolu görüyorsunuz. Burası bir elips şeklinde. Yaklaşık 100.000 kişinin oturabileceği bir hipodrommuş. Sağ tarafta ağaçların olduğu yerde ve solda Sultan Ahmet Caminin orada, biliyorsunuz mermerden oturma grupları varmış, tam ortası da spina dedikleri, spina biliyorsunuz aynı zamanda omuriliktir, omuriliğinin olduğu yerde, tam orta yerinde de neyi görüyoruz, çok güzel eserleri görüyoruz, süslemek maksadı ile yapmışlar.

Tarihi Yarımada Hipodrom

Dikilitaş

Mısır’dan getirilen dikilitaş tam 3.500 yıllık bir eser ve altında İstanbul’da yapılmış mermer bir platform var. Onun üzerine oturtmuşlar. Gerçekten bunca zaman, çünkü bu 390 yılında buraya getirtiliyor ve bunca zaman, düşünebiliyor musunuz, bir sürü deprem olmuş, o kadar depreme dayanmış, devrilmemiş, yıkılmadım ayaktayım dercesine çok iyi bir pozisyonda hala duruyor. Altındaki mermer platform ise gördüğünüz gibi zaman içinde daha bir erimiş ve bunun da izlerini, zamanın izlerini görmek mümkün. Üst kısım son derece iyi bir durumda ve orada imparatorluk ailesi var. Tam ortada İmparator Thedosius var, onun döneminde getirilmiş, yanında çocukları ile beraber. Hikayenin devamını öğrenmek için Piri Uygulaması’ndaki Batı’nın Kayzeri Doğu’nun Sultanı turunu dinleyebilirsiniz. 

Sultan Ahmet Camii 

Sultan I. Ahmet, 14 yaşında tahta geçmiş ve 14 yıl hüküm sürmüş. Osmanlı’nın en genç padişahı. Caminin yanındaki görkemli türbede de eşi Kösem ve oğulları IV. Murat ve II. Osman beraber yatmakta. Dediğim gibi 20 yaşında bunun inşaatını başlatıyor Sultan Ahmet, 27 yaşındayken tamamlanıyor, 28 yaşında da hayata veda ediyor. Sultan Ahmet Cami, şehrin önemli eserlerinden bir tanesi. Yabancıların Blue Mosque dedikleri cami burası. Buradaki zinciri buranın Allah’ın evi olduğunu gösteriyor ve içeriye at ile girilmeyeceği anlamına da geliyor. Burası tipik bir Osmanlı mimarisi, önce kubbeli bir cami görüyoruz, ondan sonra avlu geliyor ki Cuma günleri eğer içeride yeteri kadar alan yoksa buraya yere halıları koyuyorlar, seccadeleri koyuyorlar, insanlar burada da ibaret edebiliyorlar. 

Tarihi Yarımada Sultanahmet

Ayasofya Müzesi

Ayasofya günümüzde bir müze ama çok uzun süre bir kilise ve cami olarak kullanılmış. Biliyorsunuz din Rusya’ya bizden gitmiş. Ruslar o yüzden Ortodokslar, aynı Bizanslılar gibi. Fakat bizdeki görkemli kiliseleri yapamamışlar. Onun için de soğan kubbeli kiliseler yaptıklarını görüyoruz Rusların.

Ayasofya’ya girerken  güzel kapıdan geçiyoruz. Bu güzel  kapı 2200 yıllık bir kapı. Kapıya baktığınızda bronz bir kapı görüyorsunuz. Tarsus’tan getirilmiş bronz kapı ve bir helenistik dönem tapınağının kapısıymış. Lütfen bir dokunun, ne kadar sıradışı bir kapı olduğunu göreceksiniz. Diyorlar ki, burayı camiye çevirdikten sonra emir vermiş Fatih Sultan Mehmet, bu kapılar hiç kapanmayacak, insanlar 24 saat 7 gün boyunca gelip ibadetlerini gerçekleştirecekler. Ayasofya içindeki figürlerin kimleri temsil ettiğini ve ne anlama geldiklerini merak ediyorsanız Piri Uygulaması’ndaki  Batının Kayzeri Doğu’nun Sultanı turunu dinleyebilirsiniz. 

Ortaya doğru ilerlerken burada bakın küçük haçlar göreceğiz. Aslında bu haçları tamamlarsanız, yani bu haçların üzerinde dolaşırsanız biryuvarlak kubbe çapı tamamlamış oluyorsunuz. Şu anda kubbenin tam altındayız gördüğünüz gibi.Tam ortaya geldiğimizde, avizenin tam altına, en merkezi noktasındayız. Şu anda burada bir haç görüyorsunuz. Eğer burada durup ellerinizi alkışlarsanız, akustiğin ne kadar muhteşem olduğunu görürsünüz. Çünkü 6. yüzyılda elin Japonları ortada yok, hoparlör yok, mikrofon yok, ne yapacaklar herkesin duyması için? Çok iyi bir akustik yaratmaları lazım ki buradaki bütün cemaat ibadet esnasında ayini dinleme şansına sahip olsun diye.

Dilektaşı

Dilektaşı’nın ilginç bir hikayesi var. Dediklerine göre burayı yaptıran imparator Justinyen bir gün hasta, başı ağrıyor, geliyor buraya, şu duvara yaslanıyor, birden baş ağrısı geçiyor. O sonra insanlar bunun bir mucize olduğuna inanıyorlar ve herkes dilek dilemek için ya da hastalıklarına çare bulmak için buraya geliyor. Ve inanç şu, yapmanız gereken şu, elinizi 360 derece döndürmeniz lazım. Sırrı bu. Her din, kendine göre hikaye, efsane uydurmuş. Mesela Hıristiyanlar demiş ki, aslında Aziz Gregori’nin parmağının olduğu yer. Onlara göre Aziz Gregori’nin baş parmağı. Fakat müslümanlar gelince demişler ki yok yok kardeşim bunun Aziz Gregori ile alakası yok, burası bir evliyanın parmağını koyup kiliseyi Mekke’ye doğru, Kabe’ye doğru çevirdiği yer demişler. İstediğinize inanabilirsiniz.

Yerebatan Sarnıcı

Şu anda 532 yılından kalma bir başka bina görüyoruz. Yani aynı zamanda yapılmış. Ayasofya ile Yerebatan Sarnıcı aynı dönemin eserleri. ikisini de Jüstinyen yapmış. İçeriye girdiğimizde kaygan olabilecek bir zemin karşınıza çıkabilir, dikkat etmenizde fayda var. Burası başka bir ülkede olsa tek başına bu bile yeterli. Ne biçim pazarlarlardı. Yerebatan Sarnıcı gerçekten çok beklenmedik bir sürpriz olarak karşınıza çıkıyor. Turlarda Amerikalılar bir sarnıca gideceğiz deyince, bana diyorlar ki niye sarnıca gidiyoruz, sarnıç ne olabilir ki, alt tarafı su biriktirme noktası. Fakat burası gerçekten bir saray gibi. Burası aslında tam bir geri dönüşüm örneği. Demişler ki zaten bu hep sular altında kalacak, hiç görülmeyecek o yüzden elimizde ne kadar sütun varsa bunları değerlendirelim. Bu çerçevede 336 sütunun olduğu bir sarnıç yapmışlar. Fakat bu gün baktığınızda adeta bir saray gibi.

İstanbul Arkeoloji Müzesi 

stanbul Arkeoloji Müzesini ünlü Türkolog Ali Canip Olgunlu’dan dinlemek için Piri Uygulaması’nı ziyaret edin. Dünyanın en önemli arkeoloji müzesinden bir tanesi olan İstanbul Arkeoloji Müzesinin önündeyiz. Bir milyondan fazla esere sahip olan müze üç ana bölümden oluşmaktadır. Hemen solunuzda Eski Şark Eserleri Müzesi ve tam karşımızda Çinili Köşk ve sağ tarafımızda ise dört sütun üzerine bir Roma alınlığı ile giriş kapısına sahip olan Ana Bina. İstanbul Arkeoloji Müzesini özel kılan Osmanlı döneminde müze olarak inşa edilen ilk müzemizdir. İstanbul Arkeoloji Müzesi üç ana bölümünden ilki ve hemen solunuzda bulunan Şark Eserleri Müzesi, yine Osman Hamdi Bey tarafından yaptırılan ilk güzel sanatlar fakültemizdir. Akabinde arkeoloji müzesi Çinili Köşk’e taşındığında İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi açıldığında o bina Şark Eserleri Müzesi olarak kullanılacaktır. Müzeye girdiğimiz zaman iki kattan oluşuyor. İlk katta Sayda’dan getirmiş oldukları lahitler, ki değerli gezginler bu lahitler arasında üç adeti şaheser örneklerdir. Bunlardan en önemlisi İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi ve Likya Lahdi’dir. Diğer bölümde Helenistik ve Roma dönemi heykelleri sergilenmekte. Bunlar arasında ise en önemlileri Artemis heykeli, Marsyas Heykeli, Tanrı Poseidon, Tanrı Zeus ve bunun ile beraber Anadolu’daki Likya, İyonya, Karya, Pisidya, Pamfilya gibi bölgelerden getirilen parçalar müzemizin alt katını zenginleştirmekte.

İstanbul Arkeoloji Müzesi o kadar prestijli bir müzedir ki İstanbul Arkeoloji’de sergilenmesi için dünyanın başka müzelerinden gönderilen eserlerin tüm sigortasını gönderen müze karşılar. Normalde herhangi bir müze, bir eseri sergilediği zaman tüm masraflarını kendisi karşılamasına rağmen İstanbul Arkeoloji prestijinden dolayı sergilemesine izin verir ama hiçbir masrafa da karışmaz. Bu da bizim bu müzenin ne kadar prestijli olduğunu göstermekte. Ne yazık ki İstanbul’da en az ziyaret edilen müze konumundadır. Dünyanın en önemli müzelerinden biri olmakla beraber en az ziyaret edilen müze olması çok üzücü gerçekten. 
Tarihi Yarımada semtleriyle, hamamlarıyla, en ince ayrıntılarıyla aslında koskocaman bir derya. Bu blog yazısında sadece belli başlı noktalara değinebildik ancak siz Piri’yi telefonunuza indirerek hiçbir ayrıntısını kaçırmadan harika bir tur deneyimi yaşayabilirsiniz. Daha önce Tarihi Yarımada’yı ziyaret etmiş olanlarınız burada mı? Eklemek istedikleriniz varsa yorumlara bekliyoruz.

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rating*