İstanbul’da son zamanların parlayan yıldızı, tarihi dokusu ile zıtlaşan modern cafeleri ile kendinden sıkça bahsettiren Balat, İstanbul’un ruhunu tatmak isteyen gezginler için biçilmiş kaftan. Balat’ı Balat yapan çok eski tarihi mi, 3 büyük dine mensup insanlara ev sahipliği yapmış olması mı yoksa rengarenk evleri mi bilinmez ama bütün güzellikleriyle Fener-Balat istikameti İstanbul’da gezilecek yerler listesinde bizce başları çekiyor. Balat turu aslında Unkapanı Cibali Mahallesi’nden başlayıp Ayvansaray, Fener, Balat olarak devam ediyor. Gelin isterseniz bu büyülü yolculuğa beraber çıkalım ve Balat’ta gezilecek yerleri beraber keşfedelim…
Öncelikle Balat’a nasıl gidilir sorusuna cevap verelim. Marmaray geçiş köprüsünün Haliç durağında indiğinizde ve sağa saptığınızda karşınıza Unkapanı çıkıyor. Burada Kadir Has Üniversitesi var. Turunuza tam da buradan başlayabilirsiniz.
Cibali Şerefiye Sokak
Surlarla çevrili yere geldiğinizde bilin ki arkası Cibali Şerefiye Sokak. Eskiden surların uzunluğu 20 km civarındaymış. Ve Konstantin şehri inşa eden Roma İmparatoru şehri surlar ile çevirmiş. Bu çerçevede isterseniz gelin biz surların gerisinden devam edelim, Cibali Şerefiye Sokaktan. Bu sokakta aynı zamanda sivil mimarinin
bazı örneklerini de görmek mümkün. Ahşap evler de var. Ama maalesef son derece bakımsız
olduklarını ve neredeyse son günlerini yaşadıklarını göreceksiniz. Şehrin surlarının yapılma hikayesini merak ediyorsanız Piri uygulamasındaki Balat Turu’nu, Saffet Emre Tonguç’un sesli anlatımıyla dinleyebilirsiniz.
Gül Camii

Gül Camii’nin içine girdiğinizde tipik bir Bizans yapısı görüyorsunuz. Burası bir Yunan Haçı biçiminde yapılmış. Giriş ile mihrap arasındaki bölüm Haç’ın uzun bölümü. Ondan sonra koridorların olduğu yer ve minberin olduğu yer de kısa bölümü. Bir Yunan Haçı biçiminde planlanmış. Ve mihraba baktığımızda hemen yukarıda sağ tarafta Allah, sol tarafta Hz.Muhammed yazdığını görüyoruz. Hemen mihraba giderken sağda Hasan, solda ise Hüseyin adları var. Hz. Muhammed’in torunlarının adları da sağda ve solda belirtilmiş. O dönemin Hıristiyanları ayrı ibadet etmişler.
Mimar Sinan Hamam
Burada geçmişte çok sayıda azınlık yaşıyormuş. Özellikle Fener bölgesinde Rumlar, Balat’ta da Yahudiler. Ve buraya da ağırlı olarak Karadenizli kökenli insanlar gelip yerleşmişler. Şimdi sağa doğru sapalım. Bizim için . hemşerilik önemli bir kavram. Ve hemşeriler birbirinden güç alıyorlar. O yüzden de biri gelmiş o amcagili, öbürkü emmioğlunu getirmiş, kuzen, yeğen, hala, teyze vs. derken aile burada soluğu almış. Ve bunu sadece Türkiye’de görmüyoruz. Yurt dışında da görüyoruz. Saffet Emre Tonguç’un kendi anılarından yola çıkarak anlattığı turu dinlemek için Piri uygulaması’nı indirip dinlemeye başlayabilirsiniz.
Dr. Sadık Ahmet Cad.
Perispri Kafe’den çıktıktan sonra sağ tarafta dört tane cumbalı ev görüyorsunuz. Aynı tarzda inşa edilmiş olan evler bunlar. Dediklerine göre, bir Rum baba üç kızı için inşa etmiş. Onun yan tarafında da bordo renkli güzel bir yapı bulunuyor. Bu gün bu binalar Hotel Troya Balat olarak kullanılıyor. Adını Troya Savaşı’ndan almış. Tarihin meşhur savaşı. İsa’dan önce 1240 yılında Çanakkale’de yapılan savaş bu. Dediklerine göre baba, soldaki kırmızı evde oturmuş. Ya da bordo renkli olan evde. Çok güzel de bir cumbası var. Korint sütun başlıklarını görüyorsunuz. 1094’te yapılmış. Kızlar da diğer evlerde yaşamışlar. Şimdi sol taraftaki bina çok güzel bir bina. Maraşlı İlkokulu burası. Geçtiğimiz yıllarda kapandı.
Fener Rum Patrikhanesi
Yol boyunca devam edelim. Sol tarafta Aya Yorgi isimli Patrikhane Kilisesibulunuyor. Bugünkü kilise 1720’lere tarihleniyor. Ama patrikhanenin buraya taşınması 1600’lü yılların başında olmuş. Patrikhanenin ilk merkezi tabii ki Ayasofya. Fakat daha sonra bir kaç yer değiştirmiş. Bir ara Blah sarayındaymış. Bir ara Fethiye Cami olarak geçen bu gün Draman’da bulunan Pamma Kristos Kilisesi’ndeymiş. En sonunda da 17. yüzyılın başında patrikhaneyi buraya taşımışlar ve o günden beri de burada.

Yıldırım Caddesi
Burada eskiden Rum aristokratlar yaşamış. Fener, geçmişte Rum aristokratların merkeziymiş. O yüzden de patrikhaneden çıkıp sol tarafa saptığımızda eskiden zengin Rumarın yaşadığı binaları göreceksiniz. Mesela hemen Yıldırım Caddesi tabelasının olduğu binanın üzerinde 1888 tarihini görmek mümkün.Yıldırım Caddesinden yürüyoruz. Son yıllarda burada çok sayıda yer açıldı. Bir sürü kafeler dükkanlar devreye girdi. Onlardan bazılarını da Piri Uygulaması’ndan dinleyebilirsiniz.
Aya Yorgi Kilisesi
Akçin Sokak’tan aşağıya doğru iniyoruz. Sol köşede AkçinSokak’ta 4 numarada muhteşem bir Rum Konağı görüyorsunuz. Hemen sütunlu bir girişi görmekte mümkün. Şu anda Vodina Caddesindeyiz. Birazdan sol tarafımızda Vodina Kafe kalacak. Vodina Kafe, derneklerin restore ettirdiği bir yer. Vodina Kafe’nin devamında güzel bir kilise var. Cumbalı mimariyi çok sık, Fener ve Balat sokaklarında görmek mümkün. Hemen Vodina Kafe’ye gelmeden önce sol kolda 1901’de yapılmış olan bir Rum binası bulunuyor. Vodina Kafe’nin devamındaki duvarların gerisinde ise bir Aya Yorgi Kilisesi var. Fakat bu sefer Patrikhaneye ait olan bir Rum Kilisesi burası. Kudüs Patrikhanesi’ne ait olan bir kilise. Aya Yorgi’nin isim günü 23 Nisan. O yüzden 23 Nisan’larda Büyükada’daki Aya Yorgi Kilisesine çıkılıyor. Burası da maalesef cemaat kalmadığı için 23 Nisan’da açılıyor, onun dışında pek açık görmek mümkün değil.

Moğolların Meryemi Kilisesi
Moğolların Meryemi Kilisesi aslında 13. yüzyıldan kalma. 1260’lı yıllarda Bizans prenseslerinden bir tanesi ki adı Maria, Meryem’in Rumcası. Gelin olarak Moğolistan’a yollanıyor. Çünkü gelin olursa akrabalık dolayısı ile Moğollar saldırmaz diye düşünülüyor. Ve bu çerçevede de kızcağız yola çıkıyor. Hülagi Han ile evlendirecekler. Ama o dönemlerde uzak yok, gemi yok, yolculuk çok uzun sürüyor. Develerin tepesinde kız Moğolistan’a nihayet vardığında öğreniyor ki Hülagü Han ölmüş. Diyorlar ki hiç merak etme oğlu başa geçti seni Abaka Han ile evlendireceğiz. Onun ile evlendiriyorlar. Kız 15 yıl orada kalıyor fakat sonra kocası ölünce memleketine geri dönüyor ve kendini tamamen dine adıyor. Burada inzivaya çekiliyor.
Yıldırım Caddesi
Yıldırım Caddesinin sağ tarafı Fener, sol tarafı ise Balat. Çok güzel evler var. Bakın bitişik nizam. Aynı mimaride yapılmış olan evler bunlar. Bulunduğumuz Vodina Caddesi’nin paraleli Ana Cadde. Ana Caddeye çıktığınızda Bulgar Kilisesi ile karşılaşıyorsunuz. Demir bir kilisedir. Demir Kilise diye de geçer. Sveti Stefan, yani Aziz Stephan Kilisesi’dir. Fakat kaynaklar şunu söylüyor. Asıl hikâye orası bataklık bir alan olduğu için temeli kazmak çok zor. Temel kazamadıklarından da kiliseyi Viyana’da döktürüp buraya getiriyorlar. O yüzden bu, dünyanın nadir prefabrik kiliselerinden biridir. Viyana’da döktürüyorlar bunu. Gemilere yüklüyorlar, gemiler önce Tuna üzerinden Karadeniz’e geliyorlar, sonra boğaza, boğazdan da Haliç’e ve parçalar halinde bir araya getirerek kiliseyi oluşturuyorlar.
Ahrida Sinagogu
Biraz sonra şehrin en eski sinagogunu göstereceğim size. Fatih buraya Makedonya’dan Musevileri getirmiş. Musevilerin ticarette ne kadar iyi olduklarını bildiği için İstanbul’un ticari hayatına katkılarının olmasını istemiş. Burada 15. Yüzyıldan kalma bir sinagog var ve 1992’de Yahudilerin Türkiye’ye Osmanlı İmparatorluğu’na gelişlerinin 500. yıldönümü dolayısı ile restore edildi. Adı “Ohri’den Gelenler” dolayısı ile Ahrida Sinagogu olarak geçiyor.

Fener- Balat turu aslında çook fazla duraktan oluşuyor. Haftasonu gezmesi için oldukça ideal. Yukarıda gösterdiğimiz 10 durak dışında yol üstünde göreceğiniz bir çok yer var. Bu haftasonunuzu kendinize bir iyilik yapıp Balat sokaklarında geçirmek isterseniz size uygulamamızdaki Balat, Saklı Semtin Sokakları turumuzu şiddetle dinlemenizi öneriyoruz. Saffet Emre Tonguç’un kendi anılarıyla ve yorumlarıyla bezemesi sayesinde unutulmaz bir deneyim yaşayacağınıza eminiz.
Tura erken başlarsanız, yol boyunca sıkça göreceğiniz Balat kahvaltıcılarından birinde güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz. Keşfedecek çok yer olduğu için her yorulduğunuzda durup güzel bir kahve içebileceğiniz Balat kafeleri sizin kurtarıcınız olacak. Yine çok sevilen ve leziz yemekleri olan Forno restaurant Balat’ın güzelliklerinden bir başkası.. Ayrıca yine Balat’ın çok bilinen mekanlarından olan Agora Meyhanesi’ni de akşama doğru ziyaret edebilirsiniz, tamamen size kalmış 🙂 Peki sizin Balat’tan bir hikayeniz, Balat’ta kesin yapın dediğiniz bir şey var mı? Yorumlarda buluşalım.
Yorumlar